WP Kurs Dersleri

18 Şubat 2015 Çarşamba

YÜKSELEN ÇİN ABD'NİN KÜRESEL ÜSTÜNLÜĞÜNÜ TEHDİT EDERMİ?
Soğuk Savaş'ın sona ermesi ve SSCB'nin dağılması ABD'yi emsalsiz güç haline getirmiştir. Bu konum ABD için tam anlamıyla dünyanın ilk ve tek küresel gücü ve lideri olduğunu gösteriyordu. ABD'nin küresel liderliğinin en önemli göstergesi üstün nitelikli örgütlenmesi, ekonomisi ve teknolojisi, geniş kaynaklarını askeri amaçları için hızla harekete geçirebilme kabiliyetidir. Yani Amerika'nın küresel gücünün yapı taşları askeri ve ekonomik gücünün yanında teknolojik ve kültürel gelişmişliğidir.[1] Polonya asıllı ABD'li stratejist Zbigniew Brzezinski Büyük Satranç Tahtası isimli kitabında şu görüşlerini dile getirmiştir;
            ''Soğuk Savaş'ın galibi Amerika'dır ve bu savaşı kazanmanın ödülü Amerika için Avrasya liderliği olacaktır. Dünyanın ilk ve tek küresel gücü olan ABD, Avrasya'ya hükmetmek zorundadır. Çünkü, eğer günün birinde bir devlet çıkıp ABD'yi tehdit edecekse bu devlet Avrasya'dan çıkacaktır ve ABD küresel güç olabilme potansiyeli olan devletleri dizginlemelidir. Eğer ABD'den başka bir devlet çıkıp da Avrasya'da liderlik yaparsa bu ABD'nin küresel üstünlüğünün en büyük tehdidi olacaktır. Çünkü Avrasya'ya hakim olan devlet dünyanın en ileri ve ekonomik olarak en verimli üç bölgesinden ikisini kontrol edecek, yeni dünyanın merkezi kıtasını kontrolü altına alacaktır. Dünya nüfusunun % 75'i Avrasya'da yaşamaktadır ve dünya zenginliklerinin çoğu, hem yatırımlar hem de yeraltı kaynakları bu bölgede bulunmaktadır. Avrasya dünya GSMH'sının % 60'ına ve dünyanın bilinen enerji kaynaklarının dörtte üçüne sahiptir. Avrasya aynı zamanda siyasal olarak en iddaalı ve dinamik devletlerinin bulunduğu yerdir. ABD'yi dışarıda bırakırsak dünyanın en büyük 6 ekonomisi bu bölgededir. yine ABD haricinde dünyanın bilinen ve bilinmeyen bütün nükleer silah sahipleri Avrasya'dadır. Amerika'nın üstünlüğüne meydan okuyabilecek siyasi ve ekonomik potansiyele sahip tüm ülkeler Avrasya kıtasındadır. Bu sebeplerle Avrasya ABD için küresel üstünlüğün sürdürülmesi adına bir satranç tahtasıdır. ABD açısından Avrasya'da 2 büyük tehdit vardır. Bunlardan biri Çin'in genişlemesi ihtimali, diğeriyse Çin, Rusya, İran yakınlaşmasıdır. Bu iki büyük tehdidin gerçekleşmesi ihtimaline karşın ABD politikalar üretmelidir.''[2]
            Brzezinski'nin de 1997 yılında yazdığı kitabında dile getirdiği gibi ABD Çin'in genişleyip kendisini tehdit eder konuma gelmesinden çekinmektedir. Özellikle 2000 sonrası büyük bir ekonomik patlama yaşayan Çin ve Hindistan Brzezinski'nin söylediklerini doğrular bir biçimde gelişmeye başlamışlardır. Bunun yanında Çin'in yükselişinin yanında ABD'nin küresel hegemonyasının da nispeten gerilediği bir gerçektir. Bunu somut örneklerle açıklamak mümkündür. Bugün dünyanın en yükse binası Dubai'de dünyanın en zengin insanı Meksikalı halka açık en büyük şirket Çin'de, en çok gelir sağlayan yatırım fonlarının adresi Birleşik Arap Emirlikleri, dünyanın en büyük dönme dolabı Singapur'da, bir numaralı kumarhane Las Vegas'da değil Macao'da ( Çin), en büyük film endüstrisi artık Hollywood değil Bollywood, en büyük alışveriş merkezi Çin'de, Hong Kong birçok ölçeğe göre en önemli finans merkezi New York'a rakip, bundan sadece 20 yıl önce ABD bu sayılanların çoğunda dünya da birinci sıradaydı fakat Fareed Zakaria'nın değişiyle  ''diğerlerinin yükselişiyle'' ABD gerilemeye başlamıştır. Amerika her geçen yıl biraz daha güç kaybederken diğerleri özelliklede Asya-Pasifik bölgesinin yükselen değerleri Çin ve Hindistan her yıl biraz daha büyümektedir.[3]
            Uluslararası arenada kanaat önderleri vasıtasıyla hazırlanan rapor ve anketlerde ABD hegemonyasının 2030 yılına kadar sona ereceği ve dünyanın güç merkezinin Batı'dan Doğu'ya yani Asya'ya Asya-Pasifik'e kayacağı görüşü son yıllarda sıkça gündeme gelmeye başlamıştır. Bu görüşler ABD'nin önemli istihbarat ve stratejik araştırma kuruluşları tarafından da kabul görmesi açısından son derece önemlidir. Bu kaçınılmaz yükselişle birlikte zamanla ABD'nin sağladığı güç dengeleri değişecek ve Çin ve Hindistan başta olmak üzere Meksika, Endonezya, Brezilya ve Türkiye gibi ülkeler yeni güç dengesinin oluşumunda etkili olacaklardır. En önemli kısımsa daha önce bahsettiğimiz gibi ABD'nin ekonomik, kültürel ve teknolojik zenginliklerini askeri amaçları için hızla harekete geçirebilme kabiliyeti varken Çin henüz bu özelliğe sahip değildir ve küresel güç olma yolunda en önemli eksiği de budur.  Şu da unutulmamalıdır ki günümüz itibariyle ABD halen tek küresel güçtür. Çin ve Hindistan hızla büyüseler de ekonomik olarak olmasa bile askeri, kültürel ve nispeten teknolojik olarak ABD'ye göre oldukça geridedirler. [4] Sonuç olarak Asya-Pasifik'te Çin ve Hindistan'ın engellenemez yükselişi ABD'yi tedirgin etmeye devam ederken Amerika hala açık ara bir süper güç ve dünyanın lideridir. ABD, 1999 yılında Kosova Savaşı'nda yanlışlıkla Çin Büyükelçiliğinin bombalamış fakat bu bombalamanın yanlışlıkla değil Çin halkını korkutmak, gözdağı vermek amacıyla kasten yapıldığı uluslararası kamuoyu tarafından göz ardı edilmemiştir.[5] Samuel Huntington dünyanın ilerleyen yıllardaki sistemini 'tek-çok kutupluluk' olarak adlandırmıştır. Bu sistem birçok güç ve bir süper güç olarak tanımlanmaktadır ve birçok güçten kasıt Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya gibi yüksek büyüme hızına sahip devletlerken bir süper güç olarak da ABD'yi göstermiştir. Asya-Pasifik'in yükselişi ve dünyanın ekseninin zamanla Avrupa ve Amerika'dan Asya-Pasifik'e doğru kaydığının doğru olduğunu fakat bunun uzun bir zaman dilimine yayılacağını ifade ederek şu gerçeği vurgulamıştır. '' ABD hala açık ara en güçlü ülke, ancak başka önemli büyük güçlerin yer aldığı ve bütün aktörlerin iddialı ve etkin oldukları bir dünyanın en güçlüsü.''[6]



[1] Brzezinski, a.g.e., s. 26.
[2] Aynı yer., ss. 51-74.
[3] Zakaria, a.g.e., ss. 17-21.
[4] Erkin Ekrem, ''2030 ABD Hegemonyasının Çöküş Kaygısı'', http://www.sde.org.tr/tr/authordetail/2030-abd-hegemonyasinin-cokusu-ve-cin/1210,  (E.T.08.12.2014)
[5] Zakaria, a.g.e., s. 48
[6] Aynı yer., s. 64

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder